Doğa Odaklı İnsan Yaşamı
Son yıllarda giderek daha çok ilgi çekmeye başlayan yeni bir tasarım anlayışı gündemde. Bu yeni akımın adıysa Biyofilik Tasarım. Doğa odaklı ya da doğadan esinlenerek oluşturulan insan üretimi tasarımlara genel olarak ilgi artıyor. Özellikle mimari tasarımda bu anlamda giderek daha çok tercih edilen bir yaklaşım aynı zamanda biyofilik tasarım.
Felsefesinde kent yaşamının yüzyıllardır süregelen evrimimize uygun olmaması, farkında olmadan ve genetik kodlamamızda bu huzursuz habitatlarda sağlığımıza zarar vermemiz ve dolayısıyla doğamıza dönerek vücudumuzun ve zihnimizin esas çağrısına kulak vermemiz gerekmesi yatıyor. Tıpkı bütün hayvanlar ve bitkiler gibi, insanların da fiziksel ve psikolojik esenlikleri için doğalarına en uygun yaşam alanlarını benimsemesi ve bu yapay yığınlar arasında ezilmemek için doğru tasarım ve yaşam kararlarını alması gerektiğine işaret ediyor.
Biyofilik anlayışın sınırlarını çizdiği bazı algısal ve psikolojik kurallar var. Bu kuralların hepsi ya da bir kısmının eksik olması durumunda mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmenin ihtimali de azalıyor. Örneğin doğal aydınlatma bu kurallardan bir tanesi. Çalışma alanlarımızda ve evlerimizde günışığından mahrum kaldığımızda mental sağlığımız üzerinde ciddi etkiler yaratıyoruz. Aynı şekilde yeşil ögelerin iç mekanlarda daha çok kullanılması da bu nedenle önemli. Özellikle duyularımıza hitap eden doğal elemanlara kullandığımız mekanlarda yer verilmesi gerekiyor. Sesler, kokular, renkler, ışık ve desenler.
Tabii ki yaşam alanlarımızda, ofislerde, kamusal binalarda ve alanlarda bütün bunlara dikkat etmek bir yere kadar etki edebiliyor. Gündelik hayatımızda Biyofilik tasarımın önerdiği yaklaşımları uygulayabilir ve bir mertebeye kadar esenlik elde edebiliriz. Ama yine de burada belki de daha önemli bir çağrının varlığından söz edebiliriz. Doğayı ne kadar ihmal ettiğimizi ve ona ne kadar ihtiyaç duyduğumuza işaret ediyor bütün bunlar biraz da. Pencereden giren ışıkla ormanda bir yürüyüş; saksıdaki bir bitkiyle bahçemizdeki fidanlar tabii ki aynı etkiyi uyandıramaz. Bunun için doğanın kalbine, ya kendisine gitmek gerekir. Toprak yatırımlarını, hayatımızda ve geleceğimizde yaratacağı değişimi bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.